çaylak arama

Özel Arama

akan başlıklar

31 Ekim 2010 Pazar

oylamayla ilgili bir oylama

http://trend.ly/eski-oylama-vs-yeni-oylama.html

26 Ekim 2010 Salı

çaylaklar ses duyurma 1

ekşi sözlükte çaylaklık ilgili alan bir entryyi bir daha ki haftanın en iyilerine sokarak çaylaklık sürecinin hzılanması için ilk adımımızı atacağız.. 

şimdilik yapacağımız aşağıda vereceğim linkte yer alan entryyi oylayarak listeye sokmak olacak.. sesin gereken yere ulaşmasını isteyen bütün yazarlar üzerine düşeni yapmalıdır.

işte o entry: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20706563

19 Ekim 2010 Salı

duyduk duymadık demeyin

mümkün olduğu sürece (başlık taşımayla ilgili hata giderilene kadar) başlıkların türkçe karakterle açılması ve eskiden varolan başlığın da türkçe karakterle yeniden açılması rica olunur..

ayrıca; açtığınız başlığın anlık reflekslerden öte genel bir sözlük kullanıcısın herhangi bir vakit sözlüğe girdiğinde anlayacağı şekilde olmasına dikkat ediniz.. yoksa başlık siliniyor..

güncel örnek: bir maça dair skor tahminleri başlığı açılmış ama hangi tarihteki maç olduğu belirtilmemiş.. sanırım takımlar ömürleri boyunca bir kez karşılaşmıyorlar..

bir tane daha:  sözlüğümüz gittikçe anket defteri havası kazanıyor.. hiç de destekliyor değiliz.. yaşasın kutsanmış tümceler..

son olarak gammazlara özel: sözlüğün yöneticilerine ispitlerinizin yardımı çok fazladır.. eğer gammazlık sistemi güzelce çalışırsa sözlük daha kaliteli bir hal alacaktır..

14 Ekim 2010 Perşembe

İsmimi Sormadı... İsmini Sormadım

"Sana ve tüm sandıklarıma.."

çok eski zamanlardı... daha kâmil değildim. daha bulamamıştım, bedeli
olacağım sözcük dizimlerini, "halk anlamaz" diyerek kendimi saklıyordum daha.
gece gündüz içiyor, kendimden geçiyordum.

köprüaltı'ndaydım.. köprüaltı'ndaydı.. köprüaltı'ndaydık.. köprü daha
altımızdaydı. az ötemde duruyordum.. az ötede duruyordu. gözlerimdeki hüzün,
"taşra baskısı.." gözlerindeki hüzün, "kızyurdu yalnızlığı.."

- eskiden, tekel birası vardı, dedim.

- efendim.. yoğurt mu dediniz, dedi.

- eskiden, tekel birası vardı dedim. daha dikik ve daha dolu. tamam
birası birazcık kamu arpalar içerirdi lâkin köprü'ye de yakışırdı.

- ha, şimdi amarcord'um.. evet hatırlıyorum.. bi de golden sakız
vardı. içinden artiz resimleri çıkan. en bir çok da ekrem bora.

ben dedim: "yanıma gelsene.. benimle kalsana.. yalnız benim olsana..
(susadıkça ankara gazozu)

o dedi: "gayet mümkün.." (geldi, kaldı, oldu)

ben dedim: "saçlarınız böyle tuhaf, örgülü.. Vadideki Hayat vardı..
hani dizi.. oradaki kızılderili jim'e benziyor."

o dedi: "ben Rudi Cordeş'i de severdim.. falkonotti ne adiydi değil
mi.. Ramona güzel kızdı.."

ben dedim: "bizim televizyonumuz yoktu.. şimdi acayip bulvar olan bir
aile bahçesinde, çekirdek yiyerek, kaçak Dr. Kimbıl'ı seyrederdik mahallecek."

o dedi: "biz de televizyonu Küçük Ev'in büyük kızı Meri Ingıls'ın kör
olduğu bölümde almıştık."

ben dedim: "beyoğlu civarında şimdi "fast food" ve "atari salonu" olan
her yer, o zaman birahane salonuydu.. değişim en önce beyoğlu ve beyazıt'a
yansıyor bu istanbul'da."

o dedi: "bir çocuk sevmiştim lise'de.. tıpkım eski Tarık Akan.. hani
yerli filmlerdi.. hani uzun saçları ve renkli gözleri vardı onun.."

ben dedim: "bilmiyorum.. her filminde mutlaka, Elmadağ'dan Taksim'e
(en azından bir kere) ağır çekimde koşardı.. akabinde o günün en sevilen pop
şarkısı.. kan ve gül.. gül ve diken mesela."

o dedi: "clip'si şarkılardı.. hayatlarımız clip.. ispanyol paça
pantolonlar, fil kulağı yakalı gömlekler, apartman topuklu ayakkabılar, mini
etekler, favoriler ve bıyıklar.. köylü, kentli demeden tüm hanımlar mini etek
giyerdi nerdeyse. on yıl sonra türban vakası patlaması ne garip."

ben dedim: "bu ülke nerelerine yaşıyorsa bunca hayatı.. ezbere
yaşıyor.. çabucak unutuyor.. sıfırın altında belleği.. anılar emeklemiyor."

o dedi: "1 Mayıs ve Taksim'deki onca insanın yeri.. şimdi her galipli
kupa maçı sonrası, ellerinde bir bayrak, dillerinde slogan, kadınlı erkekli
çıkıp tur atıyorlar.. bayraklar ve sloganlar mı değişti yalnız.. nereden
geliyor bu happening çılgınlık. Taksim niye kusmuyor.."

ben dedim: "devrimciliğimiz de biraz Yılmaz Güney markajı içermiyor
muydu.. erkeglerin hepsi birer Yılmaz Güney kopyası değil miydi.. kısa saç,
küt bıyıklar.. hepsi onun yadigarı.. kafa olarak da belki onun nûveleri ve
gûveleriydik.. bütünsüz olamayan çok tümsek tam tamlardık.. kendimiz değildik
ki belki de bundan yandık.. bütünü oluşturan birer tek tük değildik.. çoktuk
ama yoktuk.. belki bundan yenildik."

o dedi: "menekşe yeşili'ydi prenses süreya'nın gözleri.. rıza şah
pehlevi'den çocuğu olmuyor diye nasıl da üzülürdük."

ben dedim: "ne hızlı yaşlanmışız.. yaşlandırılmışız değil mi.. Haldun
Taner yaşımıza gelmeden, Haldun Taner gibi konuşur olduk.."

o dedi: "çünkü bizim her şeyimiz aşırı toplumsal.. buna kalp mi
dayanır, manda gönünden."

ben dedim: "ne güzel şakıyorsun a bülbül.. uzat alt öperceni, az biraz
öpeyim ufarak."

(öpüştük... öpüştük... öpüştük.. öpüştük..)

- susmak vaktidir dedi. bir arkadaşımın evi var.. kendisi kürt ve
şimdi mülteci isveç'te.

- orada oralım mı oralarımız buralarımızı yâni..

atladık bir taksiye.. bile bile yanlış sokaklara girerekten, bile bile
yanlış caddelere çıkaraktan, bile bile taksicinin teybine bir erkin koray
kaseti koyaraktan, bile bile şimdi apartman olmuş arsalardaki çocukluklarımızı
uzaktan severekten, dediği eve geldik.

o dedi: "ellerin niye bu kadar büyük.."
ben dedim: "seni daha büyük kucaklamak için.."
o dedi: "gözlerin niye böyle büyüdü.."
ben dedim: "seni daha net görebilmek için.."
o dedi: "çükün de hemen kalkmış büyükanne"
ben dedim: "gak, guk.. hatta kem, küm.."

sabaha kadar seviştik.. sabaha kadar ter içtik.. öğlen uyandığımda
yastığın öbür ucu sibirya.. sibirya'ya ilişik bir ufacık not'çuk:

"belki yine, rastlaşırız kimbilir.. belki yine, konuşuruz
çocukluğumuzdan.. belki yine, çıkarken anahtarı su saatinin üzerine bırak..
belki yine, seni çok sevdim.. belki yine, kendine iyi bak, sevgili kimsesiz
çocuk jack"
(seni seven pasaklı sally)

kalktım.. giyindim.. anahtarı su saatinin üzerine bıraktım.. vurdum
aşkşamdan kalma kendimi, bir başka istanbul aşkşamına.. gol oldum.

ismimi sormadı.. ismini sormadım.

"ocak 1992"

Metin Üstündağ

13 Ekim 2010 Çarşamba

türkçe karakter kullanımı

sözlük için güzel bir aşama daha aşıldı.. bu gerçekleşirken teşekkür etmemiz gereken bir isim var.. "fundadaburda" isimli gammaz yetkili arkadaşımız elinden geleni yaptı ve bu sorun halloldu.. bu konuyla gördüğünüz hataları bize mesajla bildirmeniz hoş olur.. iyi sözlükler..

11 ekim 2010 haftasının şarkısı: "battaniyem"

havalar soğumuşken böyle bir şarkı iç ısıtır.. multitap isimli grubun enfes parçasının sözleri:

dur bugun benim gunum
kapandi uzgunum
sikildim artik insanlardan
hic durmadan aralar 
hic sormadan gelirler
hic yalniz olmasinlar
mutsuzlar

kendi kendilerine kalmak ne zor gelir ki
rehberinde yer bulur isminin bas harfi
caldi bak ziril ziril telefonun zili
acmadim, bozmadim keyfimi

patlamis misir, kahve fincanim
korku filmi 
gelmesin sakin uclu koltugun supriz ismi
yordu onlarin sahte dertleri 
gecti simdi

battaniyem kareli 
battenitem degerli
her saniyem degerli
her saniyem


http://fizy.com/#s/1lriqy